18 Ocak 2012 Çarşamba

KISSADAN HİSSE

 Bilge der ki!


Yüz'de ısrar etme,

"Doksan da olur".

İnsan dediğin,

"Noksan da olur".

Bir ben varım deme,

"Yoksan da olur".


Hatasız Dost Arayan,

"Dosttan da olur".

**********************
hikaye...
I. Kıssa
Avrupa'nın ünlü sanat merkezilerinden birinde, çocuğun biri, vitrinde çok
hoş bir tablo görür. Tablonun bedeli oldukça yüksektir. Çocuk bu tabloyu
bir sonraki sene abisinin doğum gününe almayı ister ve bir iş bulup kıt
kanaat geçinerek biriktirdiği tüm para ile mağazaya gider.

Şanslıdır, tablo hala satılmamıştır. İçeri girer, tabloyu bir süre yakından
izledikten sonra resmi yapan sanatçıyı bulur ve; "Abimin doğum günü için bu
resmi satın almak istiyorum, tüm param da bu kadar" der.

Ressam bir süre düşündükten sonra resmi paketler ve çocuğa satar. Çocuk
paketini alır ve teşekkür ederek çıkar.Mağazada adamın arkadaşları da vardır
ve şaşkın şaşkın sorarlar: "Sen ne yaptın, o resmin değeri milyonlar
ederdi.
Neden bu kadar düşük bir rakama sattın?"

Ressam cevap verir: "Evet, ben bu resme milyonlarını verecek bir sürü insan
bulabilirdim, ancak tüm servetini bu resme verecek kaç kişi
bulabilirdim?..."

Sözün Özü: Günümüzde insanlar her şeyin fiyatını biliyor, fakat hiçbir şeyin
değerini bilmiyorlar.

EĞİTİM BUDUR

Yaşlı adam lisenin tam karşısında bahçeli şirin bir ev satın almıştı. Karısıyla birlikte son yıllarını huzur içinde yaşamak istiyorlardı...

Taşındıklarının ilk birkaç haftasını huzur içinde geçirdiler. Ancak ders yılı başlar başlamaz her şey değişti. Çünkü dersten çıkan bir grup öğrenci, sokak boyunca dizili tüm çöp bidonlarını sırayla tekmeliyor, çıkan sese çığlıklarını katıp müthiş gürültü yapıyorlardı. Bu çekilmez gürültüye yaşlı karı koca ancak birkaç gün dayanabildiler... Bir sabah Lise Müdürü’ne çıktılar, olayı anlattılar:

“Lütfen ilgilenin” diye de ricada bulundular. Değişen bir şey olmayınca, polise şikayet ettiler. O hafta boyunca polis tüm sokağı denetime aldı. Fakat polisler sokaktan çekilir çekilmez, çocuklar öyle bir bağırmaya ve bidonları tekmelemeye başladılar ki, yaşlı adamla karısı neredeyse eski günlerini arar hale geldiler. Yedi çocuk babası dostu işte tam o sırada telefon etti.

Yaşlı adam o kadar doluydu ki, hâl hatırdan hemen sonra çocukları şikayete başladı. Dostu, yedi çocuk büyütmüş olmanın tecrübesiyle bir tavsiyede bulundu: “Tavsiyemi aynen uygulayabilirsen huzura kavuşursun” dedi.

Yaşlı adamın başka çaresi yoktu. Öğrendiği yöntemi uygulayacaktı...

Ertesi gün, tam da çocukların gürültüyle sokaktan geçtikleri saatte bahçeye çıktı. Çocuklar yaşlı adama hiç aldırmadan bidonları tekmelemeyi sürdürdüler.

Yaşlı adam ise her şey yolundaymış gibi gülümseyerek seyrediyordu. Tam önünden geçerlerken, çocukları durdurdu.

Elebaşı oldukları anlaşılan iki çocuğun gözlerinin içine gülümseyerek: “Hepiniz çok iyi çocuklarsınız” dedi, “tıpkı gençliğime benziyorsunuz. Ben de sizin yaşlardayken gürültü çıkarmaktan hoşlanırdım. Ama bunun ödüllendirilmesi lâzım. Eğer her gün bu saatte gürültü yaparsanız, size bir dolar vereceğim.”

Bu teklif çocukların çok hoşuna gitti. O günden sonra çöp bidonlarını daha büyük bir istekle tekmelediler, daha dayanılmaz biçimde gürültü ettiler. Birkaç gün sonra yaşlı adam, tekrar çocukların karşısına çıktı: “Çocuklar” dedi, “biliyor musunuz bu ay enflasyon yükselmiş; bu durumdan en çok biz emekliler etkileniriz.”

“Yani?” diye sordu çocuklardan biri, “ne demeye çalışıyorsunuz?”

“Bundan böyle size bir dolar yerine yarım dolar verebileceğimi söylemeye çalışıyorum, çünkü enflasyon gelirimi azalttı.”

Çocuklar bu durumdan pek hoşlanmadılar, ama razı oldular. Artık elli sent karşılığında sokaktaki çöp bidonlarını tekmeliyorlardı. Derken yaşlı adam, bir süre sonra bir kez daha karşılarına çıktı:

“Kötü haber” dedi, “bu ay da enflasyon yüksek çıktı. Anlayacağınız gelir kaybım arttı. Bundan sonra ne yazık ki sadece yirmi beş sente bidonları tekmeleyeceksiniz.”

Gruba önderlik eden iki çocuk kendi aralarında tartışıp bir karar verdiler:

“Bu imkânsız bayım. Günde yirmibeş sente bu zor işi kimseye yaptıramazsınız. Gücenmeyin, ama biz işi bırakıyoruz.”

Yaşlı adamla karısı o günden sonra bahçeli evlerinde huzurlu ve mutlu bir hayat yaşadılar.

ANNE HEYKELİ


Amerika'nın ünlü doğa parkı Yellowstone National Park'ta çıkan bir yangın sonrası görevliler hasar tespit çalışmaları için ormanda geziyorlardı.

Görevlilerden biri bir ağacın dibinde küller içinde neredeyse kömürden bir heykele dönüşmüş bir kuş gördü. Görevli, elindeki çubukla hafifçe dokundu kömürleşmiş kuşa dokunur dokunmaz kuşun kanatları altından üç küçük kuş yavrusunun cıvıldayarak çıktığını gördü.

Anne kuş gelen tehlikeyi fark ederek, yavrularını bir ağacın arkasına getirmiş, kendisinin yanacağını bile bile onları kanatlarının altında saklamıştı. Yangın yayılmadan, çok rahatlıkla uçup oradan uzaklaşması mümkün iken, yavrularının yanında kalmayı tercih etmişti.

Alevler bulunduğu yere varıp küçücük bedenini kavurmaya başladığında, hiç kıpırdamadan kalmıştı. Bedeni yanıp kavrulmuştu; ama geriye hiç ölmeyecek bir "Anne Heykelii" bırakmıştı.

GARİP BİR MESLEKTİR ÖĞRETMENLİK

Her ne kadar burada sözü edilen kişileri de biz yetiştirmiş olsakta bu memlekette bizden başka sorumluluk alacak yok mu?

                 GARİP BİR MESLEK ÖĞRETMENLİK...

Toplumsal statümüz düşük olduğu için herkesçe üstümüzden proje üretilir durulur. İKS ile veli ve öğrenci bizleri değerlendirir oldu. Tamam olsun ama bu iş sadece öğretmenlerle sınırlı kalmasın.
**Trafik kazalarında şampiyonuz ve Hergün Trafik kazasından 6 kişi ölüyor.Not verin

**6 Şiddetinde depremde binalar yıkılıyor. Mühendise not verin (...) Bu binalara izin veren... Belediye imar çalışanlarına not verin (...)

**At ve domuz eti yiyoruz. Zabıtaya ne not verirdiniz? (...)

**Dışarıdan buğday ve et alıyoruz. Et fiyatları altına endekslendi. Tar-Gel personeline not veriniz lütfen (...)

**20 yıldan bu yana doçent ve profesör ünvanını taşıyıp, herhangi bir buluşu olmayan akademisyene not versek nasıl olur? (...)


**Her gittiğimizde bizlerden röntgen ve tomografi dahil birsürü test ve tahlil isteyen doktorları da unutmayalım. Onlara ne not verdiniz...

Görevi sırasında denetlenen tek meslek öğretmenliktir. Siz bir doktorun muayene sırasında, avukatın bir dava sırasında, bankacının ödeme yaptığı sırada, hemşirenin iğne yaparken, ebe nin doğum yaptırırken, polisin ceza keserken, askerin savaşırken denetlendiğini gördünüz mü. Kişiler değil kurumlar denetlenir. Ama ne hikmetse öğretmen ders işlerken denetlenir. Marmara depreminde 50 bin kişi, Van depreminde yaklaşık 1000 kişi hayatını kaybettiyse denetlenmesi gerekenlerin denetlenmediğinin en büyük göstergesi değil midir bu.

"İşte tatili ve mesaisi herkesçe dile dolanan bir garip öğretmenim ben." dedikleri bu olsa gerek.
Dürüstlük, 
                                                pahalı bir mülktür ; 
                        
                                                           ucuz insanlarda bulunmaz.....!

SİZ HİÇ ÖĞRETMENİNİZE FARKLI SORU SORDUNUZ MU?

Bir matematik profesörü Nobel ödülü almıştı. Ödül töreninden sonraki ilk dersinde, öğrencilerinden biri kendisine şöyle bir soru sordu:
“Efendim! Dünyada yüzlerce Matematik profesörü var. Ancak bu kadar bilim adamı arasında, ödülü size lâyık gördüler. Sizi diğerlerinden ayıran özellik neydi?” 
Profesör, bu farklı soruya önce bir tebessümle cevap verdi. Ardından da, kendisinden merakla cevap bekleyen öğrencisine şunları söyledi:
“Doğrusunu söylemek gerekirse, hepsini anneme borçluyum! Çünkü ben küçük bir öğrenciyken, diğer çocukların anneleri, onlar okuldan evlerine döndüklerinde kendilerine: ‘Söyle bakalım, öğretmeninin sorduğu sorulara iyi cevaplar verebildin mi?’ diye sorarlardı. Benim annem ise bana: ‘Söyle bakalım’ derdi. ‘Bugün öğretmenine iyi bir soru sordun mu?’ 
İşte beni farklı yapan bu oldu. Her zaman diğerlerinin sormadığı soruları sordum ve hayatım boyunca da, sormaya devam ettim!”

SEN SENİ BİL. SEN SENİ SEN SENİ BİLMEZSEN PATLATIRIM ENSENİ...

Haddini Bilme Öyküsü
Fare bir devenin yularına yapışmış,onunla birlikte gidiyordu.Gidiyordu ya,gurur ve kibri de kendisiyle birlikte gidiyordu.
Deve ömrü boyunca bu kadar kibirli,kendini beğenmiş ve üstün gören biriyle karşılaşmamıştı.Fare,kendi kendine:
"Ne büyük bir rehbermişim de haberim yokmuş.Deveyi yularından tutmuş götürüyorum."diyordu.
Az sonra bir ırmağa çıktı yolu devenin.Gürül gürül çağlayarak akıyordu.Deve duraksadı.Akıntı güçlüydü.Ama rahatlıkla geçebilirdi.Fareninse beti benzi atmıştı.
"Eyvah!"dedi."Şimdi ne yapacağım?"
Deve ,az önce gururundan yanına yaklaşılmayan fareye baktı:
"Hayrola dostum!"dedi."Ne oldu?"
Fare kekeledi:
"Yo,yok bişey!"
Deve:
"Haydi!" dedi."Paçaları sıva da gir suya,kılavuz sen değil misin?"
Fare zor durumdaydı:
"Bu koca ırmağı nasıl geçerim?"dedi.Sesi yumuşamış,yelkenleri indirmişti.
"Su çok derin."
Deve ağır ağır girdi suya.Birkaç adım attı.Su dizlerindeydi:,"Korkmana gerek yok!" dedi."Bak dizlerime geliyor."
Fare yalvarır gibi:
"Aziz üstad..." dedi."Senin dizine gelen su,benim başımı kaç metre geçer Allah bilir."
DEve taşı gediğine koyarak:
"Öyleyse..."dedi."Bir daha böbürlenme,haddini bil!"
Ve ekledi:"Haydi hörgücüme geç de gidelim."

KİTAP OKUDUKTAN SONRA ATASÖZÜ BULAMAYAN(!) 3-F'LİLERE

»Alfabetik Atasözlerinin Listesi
 Aba vakti aba, yaba vakti yaba alan yanılmaz.
» Abanın kadri, yağmurda bilinir.
» Abdal abdalın ne umduğunu, ne bulduğunu ister.
» Abdal ata binmiş bey oldum sanmış.
» Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz.
» Abdala kar yağıyor demişler, titremeye hazırım demiş.
» Abdalın arkadaşlığı yol görününceye kadardır.
» Abdalın karnı doyunca gözü pabucundadır.
» Abdestsiz sofuya namaz dayanmaz.
» Acele giden ecele gider.
» Acele işe, şeytan karışır.
» Acele yürüyen yolda kalır.
» Acemi katır kapı önünde yük indirir.
» Acemi marangozun talaşı tahtasından çok olur.
» Acemi nalbant gibi kâh nalına vurur, kâh mıhına.
» Acı acıyı bastırır, su sancıyı.
» Acı patlıcanı kırağı çalmaz.
» Acı söz insanı dininden çıkarır, tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır.
» Acıkan doymam, susayan kanmam sanır.
» Acıkan yanağından, susayan dudağından belli olur.
» Acındırırsan arsız, acıktırırsan hırsız olur.
» Aç ayı oynamaz.
» Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez.
» Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız edersin.
» Aç doymam, tok acıkmam sanır.
» Aç koyma hırsız olur, çok söyleme yüzsüz olur, çok değme arsız olur.
» Aç koynunda azık durmaz.
» Aç köpek fırın deler.
» Aç kurt arslana saldırır.
» Aç tavuk rüyasında kendini buğday ambarında görür.
» Aç tokun halinden anlamaz.
» Aça dokuz yorgan örtmüşler, yine uyuyamamış.
» Açık yaraya kurt düşmez.
» Açık ağız aç kalmaz.
» Açık yerde tepecik kendini dağ sanır.
» Açılan solar, ağlayan güler.
» Açın imanı olmaz.
» Açın karnı doyar gözü doymaz.
» Açlık ile tokluğun arası bir dilim ekmek.
» Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü.
» Adam adamdır olmasa da pulu, eşek eşektir olsa da çulu.
» Adam eşeğinden, kadın döşeğinden belli olur.
» Adam kıtlığında keçiye Abdurrahman Çelebi derler.
» Adam olana bir söz yeter.
» Adam sandık eşeği, altına serdik döşeği.
» Adam yenilmekle marifetli olur, yanılmakla âlim.
» Adamak kolay, ödemek güçtür.
» Adamakla mal tükenmez.
» Adamın iyisi iş başında belli olur.
» Adı çıkacağına canı çıksın.
» Adı çıktı dokuza, inmez sekize.
» Ağaç kökünden yıkılır.
» Ağaç ne kadar meyve verirse, dalı o kadar yere eğilir.
» Ağaç ne kadar uzarsa uzasın göğe değmez.
» Ağaç ne kadar yüksek olsa da yaprakları yere düşer.
» Ağaç ucuna yel değer, güzel kişiye söz değer.
» Ağaç yaşken eğilir.
» Ağaca balta vurmuşlar sapı bendendir demiş.
» Ağaca beşikten mezara kadar muhtacız.
» Ağaca çıkan keçinin dama çıkan oğlağı olur.
» Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur.
» Ağaca dayanma çürür, insana güvenme ölür.
» Ağacı kurt, insanı dert bitirir.
» Ağaçlı köyü su basmaz.
» Ağaçsız memleket duvaksız geline benzer.
» Ağaçtan maşa, aptaldan paşa olmaz.
» Ağaran baş, ağlayan göz gizlenmez.
» Ağır baş iyidir, yenlik olsa uçar.
» Ağır git ki yol alasın.
» Ağır kazan geç kaynar.
» Ağır otur, batman götür.
» Ağır taş batman döver.
» Ağır taş yerinden oynamaz.
» Ağız yemeyince yüz utanmaz.
» Ağlama ölü için, ağla deli için.
» Ağlamayan çocuğa meme vermezler.
» Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.
» Ağlayak da gözden mi olak? » Ağlayanın malından gülene hayır gelmez.
» Ağrısız baş mezarda olur.
» Ağustos ayında beyni kaynayanın, zemheride Zahmarıda kazanı kaynar.
» Ağustosta beynin kaynasın, kışın da tencere kaynasın.
» Ağzı açık ayran delisi.
» Ağzına bir zeytin verir, ardına tulum tutar.
» Ağzından bal akıyor.
» Ah alan unmaz, ah yerde kalmaz.
» Ahmak misafir, ev sahibini ağırlar.
» Ak akçe kara gün içindir.
» Ak gün ağartır‚ kara gün karartır.
» Ak ile kara dere kenarında belli olur.
» Ak koyunun kara kuzusu da olur.
» Ak köpeğe koyun diye sarılma.
» Akan su yosun tutmaz.
» Akan su, pis tutmaz.
» Akçe bulsam, çıkı yok.
» Akıl, akıldan üstündür.
» Akıl para ile satılmaz.
» Akıl yaşta değil baştadır.
» Akıl yiğide sermayedir.
» Akılı olmayana neylesin sakal, kayışı tarladan götürür çakal.
» Akıllı düşünene kadar, deli oğlunu evermiş, torunu olmuş.
» Akıllı olan katar katar yer, akılsız olan satar satar yer.
» Akılsız başın cezasını ayaklar çeker.
» Akılsız köpeği yol kocatır.
» Akılsızın şaşkını beyaz giyer kış günü.
» Akıntıya kürek çekme, kurak yere ekin ekme.
» Akranıyla konuşmayanın sesi, semadan gelir.
» Akşam gelen misafirin, yiyeceği bulgur sıkısı, yatacağı ahır sekisi.
» Akşamın hayrından sabahın şerri iyidir.
» Al elmaya taş atan çok olur.
» Al malın iyisini çekme kaygısını.
» Al yakışırken, el bakışırken.
» Alacağın bir iğne, çeliğin okkasını orantıya vurursun.
» Alçak tavuk kendini ferik gösterir.
» Alışmış kudurmuştan beterdir.
» Alim unutmuş, kalem unutmamış.
» Allah aptala eşeğini kaybettirir, sonra buldurup sevindirirmiş.
» Allah dağına göre kar verir.
» Allah şaşırttı mı, dayıya hala dedirtirmiş.
» Allı yelek, pullu yelek, canfes neye gerek? » Alma el kızının ahını, gökten indirir şahini.
» Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.
» Alma mazlumun ahını, gökden indirir şahını. » Almadan vermek Allaha mahsustur.
» Almak kolay ödemek zordur.
» Altın anahtar, her kapıyı açar.
» Altın eşik, ağaç eşiğe muhtaçtır.
» Altın kılıç demir kapıyı açar.
» Altın yere düşmekle pul olmaz.
» Altının değerini sarraf bilir.
» Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyar olmaz.
» Anan gibi saç büyüteceğine, baban gibi bıyık büyüt.
» Anan turp, baban şalgam, sen içinde gülbe şeker.
» Ananın bastığı yavru incinmez.
» Ananın bastığı yerde yavru ölmez.
» Anasına bak kızını al, astarına bak bezini al.
» Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al.
» Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.
» Aptalın karnı doyunca gözü yolda olur.
» Ar gözden, kâr yüzden anlaşılır.
» Ar namus hak getire.
» Arap eli öpmek, dudak karartmaz.
» Arayan belasını da devasını da bulur.
» Arayan bulur, inleyen ölür.
» Arefe günü yalan söyleyenin, bayram günü yüzü kara çıkar.
» Arı bal yapacak çiçeği bilir.
» Arı kahrını çekmeyen balın kadrini ne bilir.
» Arı satmış namusu tellala vermiş.
» Arkadaş dediğinin gölgesinde suç işlenir.
» Arkadaşını söyle ki, sana kim olduğunu söyleyeyim.
» Arkalı it kurdu boğar.
» Armudu sapıyla, üzümü çöpüyle, pekmezi küpüyle.
» Arpa eken darı biçmez.
» Arpa ekip buğday bekleme.
» Asıl azmaz, bal kokmaz; kokarsa yağ kokar, onun da aslı ayrandır.
» Aslan yattığı yerden belli olur.
» Aslı neyse nesli odur.
» Aslına çekmeyen haramzadedir.
» Aslında olan tırnağına getirir.
» Aslını inkâr eden haramzâdedir.
» Aslını inkâr edenin nesli gevşek olur.
» Aş kaşık ile, iş keşik ile.
» Aş sabahın iş sabahın.
» Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.
» Aşk olmayınca meşk olmaz.
» At alırsan yazın, deve alırsan güzün, avrat alırsan gezin ha gezin.
» At binenin kılıç kuşananındır.
» At ile avrat yiğidin ikbalindendir.
» At karnından yiğit burnundan bellidir.
» At olacak tay yürüyüşünden belli olur.
» At ölür itlere bayram olur.
» At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır.
» At ver hasım ol, kız ver hısım ol.
» At yedi günde, it yediği günde unutur.
» At, sahibine göre kişner.
» Ata binmek bir ayıp, inmek iki ayıp.
» Ata et, ite ot verilmez.
» Ata sözü tutmayan, uluya uluya kalır.
» Ateş düştüğü yeri yakar.
» Ateş ile barut bir arada olmaz.
» Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
» Atı alan Üsküdarı geçti.
» Atılan ok geri dönmez.
» Atımın anlı sakar, lakabını ele takar.
» Atın iyisi arkadan gelmez.
» Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.
» Atın ölümü arpadan olsun.
» Atlar tepişirken arada eşekler ezilir.
» Atlı, itli sığmış, bir çocuk sığmamış.
» Attan düşen kaba döşek, eşekten düşen kazma kürek.
» Attan düşen ölmez, eşekten düşen ölür.
» Attan indi eşeğe bindi.
» Avradı er zapt etmez, ar zapt eder.
» Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar.
» Ay bozmaz, süt kokmaz.
» Ayağa değmedik taş, başa gelmedik iş olmaz.
» Ayağın sığmayacağı yere baş sokulmaz.
» Ayağını yorganına göre uzat.
» Aydan gelen halı üstüne, günde gelen kül üstüne.
» Ayranım ekşidir diyen olmaz.
» Az kazanan çok kazanır, çok kazanan hiç kazanır.
» Az menfaat çok zarara mal olur.
» Az sabırda, çok keramet vardır.
» Az tamah, çok ziyan getirir.
» Az veren candan, çok veren maldan verir.
» Az yaşa, uz yaşa, akıbet gelecek başa.
» Azan mevlasını da bulur, belasını da.
» Azı bilmeyen çoğu hiç bilmez.
» Azıcık aşım, kaygısız başım.
» Azıksız yola çıkanın, iki gözü el torbasında olur.
» Azmış, kudurmuştan beterdir.

» Baba borç yapar çol çocuk aç yatar.
» Baba ekmeği zindan ekmeği, koca ekmeği meydan ekmeği.
» Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır.
» Baba mirası yanan mum gibidir.
» Baba oğula bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş.
» Babadan mal kalır, kemal kalmaz.
» Baban bana öğüt verirken, ben inek gözünde kırk sinek saydım.
» Babası ölen bey, anası ölen kadın olur.
» Babasına hayır etmeyenin kimseye hayrı olmaz.
» Babaya dayanma, karıya güvenme.
» Baca eğride olsa, dumanı doğru çıkar.
» Bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var.
» Bağ dua değil, çapa dua ister.
» Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun.
» Bağa gir izin olsun ki, yemeye yüzün ola.
» Bağlı aslana tavşan bile hücum eder.
» Bahar çiçeğiyle güzeldir.
» Baht olmayınca başa, ne kuruda biter, nede yaşta.
» Bakacağın yüze sıçma, sıçacağın yüze bakma.
» Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.
» Bakkal ölenin borcunu, diriye ödettirir.
» Bakmakla öğrenilseydi, kediler kasap olurdu.
» Bal döksen yalanır.
» Bal olan yerde sinek de bulunur.
» Bal tutan parmağını yalar.
» Bal yiyen baldan bıkar.
» Bal, bal demekle ağız tatlanmaz.
» Balı parmağı uzun olan değil, kısmeti olan yer.
» Bana benden olur, her ne olursa, başım rahat bulur, dilim durursa.
» Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.
» Baskın basanındır.
» Baskısız yongayı yel alır.
» Bastığın yer bayram olsun.
» Baş başa, baş da padişaha bağlıdır.
» Baş nereye giderse, oyak oradadır.
» Başıma uymayan takke elin olsun.
» Başındaki fese bak, girdiği kümese bak.
» Başını ecemi berbere teslim eden, cebinde pamuk eksik etmesin.
» Başsız evin köpeği çok havlar.
» Bazen inek, erkek; bazen de dişi doğurur.
» Bebeler birbirinden huy kapar, ayranlarına su katar.
» Bedava sirke baldan tatlıdır.
» Bekâr gözü ile kız alınmaz.
» Bekâr gözü kör gözü.
» Bekâra karı boşamak kolay gelir.
» Bekârlık maskaralıktır.
» Bekarın ahmağı akşam, evlinin ahmağı sabah traş olur.
» Bekârın parasını it yer, yakasını bit.
» Bekleyen derviş muradına ermiş.
» Beleş peynir fare kapanında bulunur.
» Belli düşman, gizli dosttan yeğdir.
» Benden sana öğüt, ununu elinle öğüt.
» Benim adım Hıdır, elimden gelen budur.
» Benim sakalım tutuştu, sen cigara yakmak istersin.
» Besle kargayı oysun gözünü.
» Besledik büyüttük danayı, şimdi tanımaz oldu anayı, babayı.
» Beş kuruşluk fener o kadar yanar.
» Beş parmağın beşi de bir değil.
» Beyaz saç, aklın değil yaşın işaretidir.
» Bıçak sapını kesmez.
» Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez.
» Bıldır ki hurmalar götünü tırmalar.
» Bilgisiz insan meyvesiz ağaca benzer.
» Bilinmedik aş, ya karın ağrıtır ya baş.
» Bilmediği beş vakit namaz, bilirde yanına varmaz.
» Bilmediklerimi ayağımın altına koysam, başım göğe değer.
» Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır.
» Bin atın varsa bin dinlen, bir atın varsa in dinlen.
» Bin bilsen de bir bilene danış.
» Bin dinle, bir söyle.
» Bin ölçüp bir biçmeli.
» Binde bir gelinen yere gül döşerler, her gün gelinen yere kül döşerler.
» Bir adamın adı çıkacağına, canı çıksın.
» Bir adamın karısı onun yarısıdır.
» Bir ağaçta gül de biter, diken de.
» Bir ağaçtan, oklukta çıkar boklukta.
» Bir ağızdan çıkan, bin ağza yayılır.
» Bir ahırda at da bulunur eşek de.
» Bir ayağı çukurda...
» Bir bulutla kış gelmez.
» Bir bütün bir yarımdan iyidir.
» Bir dalın gölgesinde bin koyun eğlenir.
» Bir dirhem et, bin ayıp örter.
» Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
» Bir elin verdiğini, öbür elin duymasın.
» Bir eve bir baca, bir kadına bir koca.
» Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.
» Bir işe başlamak, bitirmenin yarısıdır.
» Bir koyun başı pişinceye kadar, kırk kuzu başı pişer.
» Bir koyundan iki post olmaz.
» Bir musibet bin nasihatten iyidir.
» Bir nalına vurur, bir mıhına.
» Bir yerim diyenden birde yemem diyenden kork.
» Bir yiğit kırk yılda meydana gelir.
» Biri eşikte, biri beşikte.
» Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar.
» Birlikten kuvet doğar.
» Bitli baklanın kör alıcısı olur.
» Bize gelince yiyip içelim, size gelince gülüp geçelim.
» Boğulursan büyük suda -denizde- boğul.
» Borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmektir.
» Borç yiğidin kamçısıdır.
» Boş duranı Allah da sevmez kuluda.
» Boş fıçı çok langırdar.
» Boşboğazı cehenneme atmışlar, ‘odun yaş’ diye bağırmış.
» Boşboğazın sigarası yanmaz.
» Bu dünya iki kapılı handır, gelen bilmez giden bilmez.
» Bugünün küçükleri yarının büyükleri.
» Budalanın yağı çok olursa sakalına sürer.
» Bugün bana ise yarın sana.
» Bugünkü işini yarına bırakma.
» Bugünkü tavuk, yârınki kazdan iyidir.
» Bülbülü altın kafese koymuşlar ah vatanım demiş.
» Bülbülün çektiği; dili belasıdır.
» Büyük ekmek, büyük bezeden olur.
» Büyük lokma çukurda kalır.
» Büyük lokma ye, büyük söz söyleme.
» Büyük zekâlar birlikte düşünürler.

» Cahil adam meyve vermeyen ağaca benzer.
» Cahile söz anlatmaktansa, deveye hendek atlatmak iyidir.
» Cahilin dostluğundan alimin düşmanlığı yeğdir.
» Cahille arkadaş olma küstürün, cam kırığıyla kıçını silme kestirirsin.
» Cami ne kadar büyük olsa imam bildiğini okur.
» Caminin kapısını bilmez, sofuluk taslar.
» Can boğazdan gelir.
» Can cümleden azizdir.
» Can çıkar, huy çıkmaz.
» Can çıkmadan ümit kesilmez.
» Cana gelecek mala gelsin.
» Canı kaymak isteyen mandayı yanında taşır.
» Canı yanan eşek atı geçer.
» Cefayı çekmeyen sefanın kadrini bilemez.
» Cins kedi ölüsünü göstermez.
» Cömert derler, maldan ederler, yiğit derler candan ederler.
» Cömert ile nekesin harcı birdir.
 
» Çabuk parlayan çabuk söner.
» Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme.
» Çağrıldığın yere git, ar eyleme; çağrılmadığın yere gidip yerini dar eyleme.
» Çağrılmadık yere, çörekçi ile börekçi gider.
» Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez.
» Çalışan demir pas tutmaz; çünkü ölür.
» Çalışmak ibadetin yarısıdır.
» Çalma elin kapısını, çalarlar kapını.
» Çamura taş atma üstüne sıçrar.
» Çatal kazık yere batmaz.
» Çıngıraklı deve kaybolmaz.
» Çıracı olsam ay akşamdan doğar.
» Çiftçilik, eşeğin kuyruğuna benzer, ne uzar ne kısalır.
» Çiftçinin karnını yarmışlar, kırk tane gelecek yıl çıkmış.
» Çiftçiye yağmur, yolcuya kurak, cümlenin muradını verecek hak.
» Çingene ciğer pişirir, yemeden karnını şişirir.
» Çingenenin ipini, kendisine çektirirler.
» Çingeneye beylik vermişler, önce babasını asmış.
» Çirkefe taş atma, üzerine sıçrar.
» Çoban ne yesinki köpeğine yedirsin.
» Çocuğa iş buyuran, ardınca kendi gider.
» Çocuk oyundan, aptal düğünden usanmaz.
» Çocuğu işe gönder, peşinden sen git.
» Çocuk evin meyvesidir.
» Çocuktan al haberi.
» Çok söyleme arsız edersin, aç bırakma hırsız edersin.
» Çok söz yalansız, çok para haramsız olmaz.
» Çok yaşayan bilmez çok gezen bilir.
» Çubuk iken çıtlamayan, hezen iken kütlemez.
» Çürük iple kuyuya inilmez.
» Çürük tahtaya çivi çakılmaz.

» Dağ başından duman eksik olmaz.
» Dağ dağ üstünde olur, ev ev üstünde olmaz.
» Dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur.
» Dağ dumansız insan hatasız olmaz.
» Damlaya damlaya göl olur.
» Danışan dağ aşmış,danışmayan yolu şaşmış.
» Darı unundan baklava,incir ağacından oklava olmaz.
» Darlıkta dirlik olmaz.
» Davetsiz gelen döşeksiz oturur.
» Davul dengi dengine çalar.
» Davulun sesi uzaktan hoş gelir.
» Deme dostuna, der dostuna.
» Demir nemden insan gamdan çürür.
» Demir tavında dövülür.
» Demir tavında, dilber çağında.
» Deniz sevilir de, densiz sevilmez.
» Deniz yoğurt olmuş da yemeye kaşık bulunmamış.
» Denize düşen yağmurdan korkmazmış.
» Denize düşen yılana sarılır.
» Derdini söylemeyen derman bulamaz.
» Dereyi görmeden paçayı sıvama.
» Dert saklayanda kalır.
» Dervişin fikri ne ise zikri de odur.
» Devden büyük dert var.
» Deve boynuz ararken kulaktan olmuş.
» Deveyi yardan atlatan, bir tutam ottur.
» Dibi görünmeyen sudan geçme.
» Dikensiz gül olmaz.
» Dinsizin hakkından imansız gelir.
» Dinsizin ipi ile Kuyuya inilmez.
» Dişi kuş yapar yuvayı, içini dışını sıvayı sıvayı.
» Doğru söyleyeni Dokuz köyde kovarlar.
» Doğru söyleyenin bir ayağı üzengide gerek.
» Domuzdan post gavurdan dost olmaz.
» Dost acı söyler.
» Dost başa düşman ayağa bakar.
» Dost kara günde belli olur.
» Dost kazandost; düşman anadan da doğar.
» Dost yüzünden, düşman gözünden belli olur.
» Döğüşerek pazarlık et, güle güle ayrıl.
» Dut kurusuyla yar sevilmez.
» Dünya malı dünyada kalır.
» Dünya Sultan Süleyman'a bile kalmamış.
» Düşenin dostu olmaz.
» Düşman ayağa dost basa bakar.
» Düşmanı karıncaysa, sen fil olur.
» Düşmanın karıncaysa da kork.
» Düt demeye dudak gerek.

» Ecel geldi cihane, baş ağrısı bahane.
» Ecele çare olmaz.
» Eceli gelen keçi, çobanın ekmeğini yer.
» Eceli gelen köpek cami duvarına siyer.
» Eğilen baş kesilmez.
» Eğreti ata binen tez iner.
» Eğri oturalım doğru konusalım.
» Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını.
» Eken biçer, konan göçer.
» Ekmeğin büyüğü hamurun çoğundan olur.
» Ekmeğin kestiğini kılıç kesmez.
» El ağzı ile çorba içilmez.
» El atına binen yaya kalır.
» El deliye, bende akıllıya muhtacım.
» El elden üstündür.
» El elin eşeğini türkü çağırarak arar.
» El içinde vasiyet ettik, ölmemek olmaz.
» El kazanı ile aş kaynamaz.
» El yarası onar, dil yarası onmaz.
» El yumruğu yemeyen, kendi yumruğunu balyoz sanır.
» Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz.
» Eli dar olanın, dili kısa olur.
» Eli doluya: ağa buyur, eli boşa: ağa uyur.
» Eli ile köfte yuvarlıyor, gözü kırık kovalıyor.
» Elin hamuru ile erkek işine karışma.
» Elin ile koymadığını kaldırma.
» Elmanın dibi göl, armudun dibi yol (olmalı).
» Elmayı soy da ye, armudu say da ye.
» Emanet (Amanat) ata binen, tez iner.
» Emanet eşeğin yuları gevşek olur.
» Erkek arslan arslan da, dişi arslan arslan değil mi?
» Erkek koyun kasap dükkânına yakışır.
» Erken evlenen döl alır, erken kalkan yol alır.
» Erken evlenen yanılmamış.
» Esirgenen göze çöp batar.
» Eşek hoşaftan ne anlar; suyunu içer, denesi kalır.
» Eşek olduktan sonra semer vuran çok olur.
» Eşekler çalışır, atlar yer.
» Eşekten at olmaz, ciğerinden aş olmaz.
» Et tırnaktan ayrılmaz.
» Ev sahibinin hatırı olmazsa köpeğini dövmek kolaydır.
» Evdeki hesap çarşıya uymaz.
» Evin danası evin öküzünden korkmaz.
» Evlenenle ev alana (yapana) Allah yardım eder.
» Evladı ben doğurdum ama gönlü benim değil ki.
» Evlinin (ev sahibinin) bir evi var, evsizin (kiracının) bin evi var.
» Eyyam sana uymazsa sen eyyama uy.
 
» Fakir oynayacağı zaman davul patlar.
» Fakir parasız olan değil akılsız olandır.
» Fakirin ekmegi umuttur.
» Fakirin tavuğu tek tek yumurtlar.
» Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıp.
» Faydasız baş, mezara yaraşır.
» Fazla naz aşık usandırır.
» Fırsat eldeyken sürün devranı.
» Fukaranın düşkünü, beyaz giyer kış günü.

» Gafile kelam, nafile kelam.
» Garip kuşun yuvasını Allah yapar.
» Gavurun tembeli keşiş, Müslümanın tembeli derviş.
» Geçtiğin köprüleri yakma.
» Gel demek kolay, git demek güçtür.
» Gelen gideni aratır.
» Gelin ata binmişde, görkü kimin kapıya inmiş.
» Gelin bindi deveye gör kısmeti nereye.
» Gem almayan atın ölümü yakındır.
» Gençlikte taş taşı, kocalıkta ye aşı.
» Geniş günün de dar gezen, dar günün de geniş gezer.
» Gerçek dost kötü günde belli olur.
» Gergin ip, çabuk kopar.
» Gezen ayağa taş değer.
» Gitti ağalar paşalar, kellere kaldı köşeler.
» Gittiğin yer kör ise, gözünü yum da bak.
» Gizliden gebe kalan, aşikâre doğurur.
» Göğe direk, denize kapak olmaz.
» Görünen dağın uzağı olmaz.
» Görünen köy kılavuz istemez.
» Göz görmeyince gönül katlanır.
» Göz görür, gönül çeker.
» Göz odur ki dağın arkasını göre,akıl odur ki başa geleceği bile.
» Gözün ile görmediğini söyleme.
» Gülme komşuna gelir başına.
» Gülü seven, dikenine katlanır.
» Gündüz yenilen hurmalar, gece mideni tırmalar.
» Güneş balçıkla sıvanmaz.
» Güneş giren eve hekim girmez.
» Güneş girmeyen eve doktor girer.
» Güttüğü iki keçi, ıslığı dağı taşı tuttu.
» Güzel gözünden, yiğit sözünden belli olur.

» Hacı Mekke’de, derviş tekkede.
» Hacı olmayacak hacıyı deve üstünde yılan sokar.
» Hak deyince akan sular durur.
» Hak doğrunun yardımcısıdır.
» Halaya giren kolunu sallar.
» Hamala semeri yük olmaz.
» Harman yel ile, düğün el ile olur.
» Hasta sağ kalırsa hekime karşı gelir.
» Hasta yatan değil, eceli gelen ölür.
» Havada ahreni ile uçmayan kuşun sesi havadan değil, tavadan gelir.
» Haydan gelen huya gider.
» Hazıra hanak, pişmişe konak.
» Helal kazanç ile pilav yenmez.
» Hem kız, hem baldırı düz hem de ucuz olur mu?
» Her akla geleni işleme her ağacı taslama.
» Her işin başı sağlık.
» Her işte bir hayır vardır.
» Her koyun kendi bacağından asılır.
» Her kuşun eti yenmez.
» Her şakanın altında bir gerçek yatar.
» Her şey incelikten insan kabalıktan kırılır.
» Her şeyin yenisi, dostun eskisi.
» Her taş baş yarmaz.
» Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.
» Her zamanı bir sayma.
» Herkes aklını pazara çıkarmış, yine kendi aklını beğenmiş.
» Herkes kaşık yapar ama sapını yapamaz.
» Herkesin aklı bir olsaydı, koyunlara çoban bulunmazdı.
» Hırsız sekiz, köşe dokuz.
» Hızlı giden atın boku seyrek düşer.
» Hile ile iş gören mihnet ile can verir.
» Hocanın dediğini tut, yoluna gitme.
» Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.
» Horozu çok olan köyün sabahı geç olur.
» Huylu huyundan vazgeçmez.

» Ihlamurdan odun olmaz, beslemeden kadın olmaz.
» Irmak kenarına çeşme yapılmaz.
» Irmaktan geçerken at değiştirilmez.
» Isıran it, dişini göstermez.
» Isırgan ile taharet olmaz.
» Islanmışın yağmurdan pervası yoktur.
» Ismarlama hac, hac olmaz.
» Işığını akşamdan önce yakan sabaha çırasında yağ bulamaz.

» İbadet de gizli, kabahat da.
» İğneyi kendine, çuvaldızı ele batır.
» İki aslan bir posta sığmaz.
» İki baş bir kazanda kaynamaz.
» İki cambaz bir ipte oynamaz.
» İki çıplak bir hamama yakışır.
» İki gönül bir olunca (olursa) samanlık seyran olur.
» İnsan kocar, gönlü kocamaz.
» İnsan konuşa konuşa, hayvan koklaşa koklaşa (anlaşır).
» İnsan sözünden, hayvan yularından tutulur.
» İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur.
» İp inceldiği yerden kopar.
» İp kırıldığı yerden ulanır(eklenir).
» İstediğini söyleyen, istemediğini işitir.
» İstemek bir ayıp, vermemek iki ayıp.
» İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü.
» İşin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol.
» İşini kış tut, yaz tutarsa bahtına.
» İşleyen demir ışıldar.
» İt ite buyurur, it de kuyruğuna.
» İt iti ısırmaz.
» İt kağnının gölgesine yatmış, ne koyu gölgem var demiş.
» İt utansa don giyer.
» İt ürür kervan yürür.
» İti an çomağı hazırla.
» İti, öldürene sürütürler.
» İtin ısırmayanı, atın osurmayanı olmaz.
» İven (acele eden) kız ere varmaz, varsa da baht bulmaz.
» İyi insan lafının üzerine gelirmiş.
» İyiliğe karşı iyilik her kişinin işi, kötülüğe karşı iyilik er kişinin işi.

» Kaçan balık büyük olur.
» Kaçan kızın bohçası küçük (hafif) olur.
» Kadı anlatana göre fetva verir.
» Kadının biri alâ, ikisi belâdır.
» Kâfirden hacı, elden bacı olmaz.
» Kakma el kapısını el ucuyla, yiterler kapını var (olanca) gücüyle.
» Kalem kılıçtan üstündür.
» Kanaat gibi devlet olmaz.
» Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu.
» Karga bülbülü taklit edeyim derken, ötmeyi unutmuş.
» Karınca kanatlanınca serçe oldum sanır.
» Karnının doymayacağı yere, açlığını bildirme.
» Kasap et derdinde koyun can derdinde.
» Kasap sevdiği postu yere vurur.
» Kaşıkla verip, sapıyla gözünü çıkartma.
» Katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsi batasıca mutlaka cinsine çeker.
» Kavakta nar olmaz, kötülerde ar olmaz.
» Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez.
» Kazma kuyuyu, kazarlar kuyunu.
» Keçinin canı teke isteyince, çobanın değneğine (sopasına) sürtünür.
» Kedi gidince fare bey olur.
» Kedinin kanatları olsaydı, serçenin soyu tükenirdi.
» Kediye kanat takarsan gökte serçe bırakmaz.
» Kel yanında kabak anılmaz.
» Kenarına bak bezini al, anasına bak kızını al.
» Kendi düşen ağlamaz.
» Keskin sirke küpüne zarar verir.
» Kılıç kınını kesmez.
» Kırk hırsız bir çıplağı soyamaz.
» Kırk yıl ecel yağsa, eceli gelen ölür.
» Kız beşikte çeyiz sandıkta.
» Kızım sana diyorum, gelinim sen anla.
» Kızın kimi severse güveyin odur, oğlun kimi severse gelinin odur.
» Kızını dövmeyen dizini döver.
» Kimi bağ bozar, kimi bostan bozar.
» Kimi yer, kimi bakar; kıyamet ondan kopar.
» Kişi refikinden azar.
» Kişiyi nasıl bilirsin, kendin gibi.
» Kol kırılır, yen içinde kalır.
» Komşu komşunun külüne muhtaçtır.
» Komşuda pişer, bizede düşer.
» Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.
» Kork korkmazdan‚ utan utanmazdan.
» Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman çelebi derler.
» Köpekle dalaşmaktansa, çalıyı dolanmak hayırlıdır.
» Köpeklerin duası kabul olsa gökten kemik yağar.
» Köpeksiz köy bulmuş, değneksiz dolaşıyor.
» Köpeksiz köyde değnekle gezilmez.
» Köprüyü gecene kadar, ayıya dayı de.
» Kör alıcının kör satıcısı vardır.
» Körler sağırlar birbirini ağırlar.
» Kötü komşu insanı mal sahibi yapar.
» Kötü tarlanın verdiğini, yiğit kardeş vermez.
» Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur.
» Kurt kuzu kaptığı yeri dokuz defa yoklar.
» Kuru laf karın doyurmaz.
» Kurunun yanında yaş da yanar.
» Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.

» Laf ile karın doymaz.
» Laf ile peynir gemisi yürümez.
» Laf lafı açar.
» Laf torbaya girmez.
» Lafın azı uzu, çobana verme kızı, ya koyun güttürür ya kuzu.
» Lakırdı lakırdıyı açar, lakırdı bilmeyen meclisten kaçar.
» Latife latif gerek.
» Lâzıma hazine yetmez, elverire para gitmez.
» Leyleğin ömrü laklak ile geçer.
» Lezzetsiz çorbaya tuz kâr etmez.
» Lisan gönlün tercümanıdır.
» Lokma bile çiğnemeden yutulmaz.
» Lokma karın doyurmaz, şefkat artırır.

» Mahkeme kadıya mülk değil.
» Mal canı kazanmaz, can malı kazanır.
» Mart ayı, dert ayı.
» Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır.
» Merhametten maraz doğar.
» Minareyi çalan kılıfını hazırlar.
» Minnetle gül koklama, dikeni sancar seni.
» Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer.
» Mum dibine ışık vermez.
» Müflis bezirgân, eski defterlerini karıştırır.
» Mühür kimde ise Süleyman odur.

» Namazda gözü olmayanın kulağı ezanda olmaz.
» Ne doğrarsan aşına, o çıkar kaşığına.
» Ne yavuz ol asıl, ne yavaş ol basıl.
» Nefesine güvenen borazancı başı olur.
» Nerede birlik, orada dirlik.
» Nerede hareket, orada bereket.
» Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.

 » Oduncunun gözü omcada (bağ kütüğü) dilencinin gözü çömcede (tahta kepçe).
» Oğlan dayıya, kız halaya çeker.
» Oğlanınki oğul bağı, kızınki bahçe gülü.
» Okumayı sevmeyene dokuz hoca az.
» Olacakla öleceğe çare yoktur.
» Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz.
» Onbeşindeki kız ya erdedir, ya yerde.
» Ortak atın beli kırık olur.
» Osmanlı’nın ekmeği dizindedir.
» Osurmadan bu memlekette sıçtı derler.
» Otu çek köküne bak.
» Oynayamayan gelin yerim dar dermiş.
» Oğlan yer oyuna gider, çoban yer koyuna gider.

» Ödünç güle güle gelir, ağlaya ağlaya gider.
» Öfke gelir gider, kelle gider gelmez.
» Öfkeyle kalkan zararla oturur.
» Öğüt, bir hazine kadar değerli olduğu halde genellikle bedava verilir.
» Ölecek tavşan çomağa karşı gelir.
» Ölmüş eşek kurttan korkmaz.
» Ölümü gören, hastalığa razı olur.
» Ölürse yer beğensin‚ kalırsa el beğensin.
» Ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlar.
» Öz ağlamayınca göz ağlamaz (yaşarmaz).

» Padişah yasağı üç gün sürer.
» Palamut çok biterse kış erken olur.
» Papaz her gün pilav yemez.
» Para ile imanın kimde olduğu bilinmez.
» Para insana dil, elbise insana yol öğretir.
» Parasız pazara, kefensiz mezara gidilmez.
» Paraya nereye gidiyorsun demişler, çoğun olduğu yere demiş.
» Pek yaş olma, sıkılırsın; pek de kuru olma, kırılırsın.
» Perşembenin gelişi, çarşambadan bellidir.
» Pilav yiyen, kaşığı belinde gerek.
» Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.
» Pire itte (köpekte), bit yiğitte bulunur.
» Pisboğaz ile boş boğaz, beladan kurtulmaz.

» Rağbet güzel ile zenginedir.
» Rahat ararsan mezarda.
» Ramazanda yalan söyleyenin yüzü, bayramda kara olur.
» Rençper kırk yılda, tüccar kırk günde.
» Rüşvet kapıdan girince insaf bacadan çıkar.
» Rüzgâr eken fırtına biçer.
» Rüzgâr esmeyince yaprak oynamaz.
» Rüzgâra tüküren kendi yüzüne tükürür.
» Rüzgârlı havanın kuytusu, yağmurlu havanın uykusu.

» Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır.
» Sabreden derviş muradına ermiş.
» Saç sefadan, tırnak cefadan uzar.
» Sakalda keramet olsa, keçi şeyhlik ederdi.
» Sakınan göze çöp batar.
» Sakla samanı gelir zamanı.
» Saman elinse samanlıkta mı elin?
» Sanat altın bileziktir.
» Sayılı koyunu kurt kapmaz.
» Sen işlersen mal işler, insan böyle genişler.
» Sen kendini övme el seni övsün.
» Sen seversen oğlunu, o da sever oğlunu.
» Sev beni, seveyim seni.
» Soğuk su, sıcak aş diş düşmanı, genç avrat koca herifin baş düşmanı.
» Sopayı yiyen eşek, atı geçer.
» Soydur çeker, huydur geçer.
» Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi; bilmez ki sorsun, bilse sorardı.
» Söyle arkadaşını söyleyeyim sana seni.
» Söyleme dostuna, o da söyler dostuna.
» Söylemeyen ağız, söyleyen ağzı yorar.
» Söz büyüğün sus küçüğün.
» Söz gümüş sükût altın.
» Söz var insanı yola getirir, söz var insanı yoldan çıkartır.
» Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir.
» Su akar yatağını bulur.
» Su akarken küpünü doldurur.
» Su akmayınca durulmaz.
» Su bulanmayınca durulmaz.
» Su testisi su yolunda kırılır.
» Suç gelin olsa güvey bulunmaz.
» Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer.

» Şahin ile deve avlanmaz.
» Şahin küçük et yer, deve büyük ot yer.
» Şapkası dar gelen, başım büyük sanır.
» Şaraptan bozma sirke keskin olur.
» Şaşkın ördek kıçın kıçın dalarmış.
» Şaşkın ördek, tersten dalar.
» Şaşkın ördek başını bırakır, kıçından dalar.
» Şer işi uzat hayra dönsün, hayır işi uzatma şerre dönmesin.
» Şeriatın kestiği parmak acımaz.
» Şeytanla ortak buğday eken samanını alır.
» Şeytanla saman eken, sapını alır.
» Şimşek çakmadan gök gürlemez.

» Tabancanın dolusu bir kişiyi, boşu kırk kişiyi korkutur.
» Tandır başında bağ dikmek kolaydır.
» Tartılırsan denginle tartıl.
» Tasa doyurur, acı acıktırır.
» Taş yerinde ağırdır.
» Taşıma su ile değirmen dönmez.
» Tatlı söz (dil) yılanı deliğinden çıkarır.
» Tavşan (Fare) dağa küsmüş dağın haberi olmamış.
» Tekkeyi bekleyen, çorbayı içer.
» Tembele iş buyur sana akıl öğretsin.
» Tereciye tere satılmaz.
» Tırnağın varsa başını kaşı.
» Tırnağın varsa kaşın, yoksa düşün.
» Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkânıdır.
» Tok açın halinden anlamaz.
» Tok ağırlaması güçtür.
» Topalla gezen aksama öğrenir.
» Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur.

» Ucuna bak bezini al, anasına bak kızını al.
» Ucuzdur vardır bir illeti, pahalıdır vardır bir hikmeti.
» Ulu sözü dinlemeyen uluya kalır.
» Ulular köprü olsa basıp geçme.
» Ummadığın taş baş yarar.
» Umut fakirin ekmeğidir.
» Ustanın çekici bin altın.
» Uşağı işe koş, sende ardına düş.
» Uyku ölümün kardeşidir.
» Uyuyan yılanın kuyruğuna basılmaz.
» Uzaktan davulun sesi hoş gelir.

» Üç elli, yaz belli.
» Üç göç, bir yangının yerini tutar.
» Ürkütme kurbağayı, yiğit edersin.
» Ürümesini bilmeyen it, sürüye getirir kurt.
» Üşenenin oğlu, kızı olmamış.
» Üveye etme özünde bulursun, geline etme kızında bulursun.
» Üzerine laf düşmedikçe uyu.
» Üzüm üzüme baka baka kararır.
» Üzümün çöpü var, armudun sapı.
» Üzümünü ye, bağını sorma.

 » Vakit nakittir.
» Vakitsiz açılan (açan) gül çabuk solar.
» Vakitsiz öten horozun başını keserler.
» Var evi, kerem evi; yok evi, verem evi.
» Var ne bilsin yokun halinden.
» Varda topu gibi yatsıda patlar.
» Vardan, yoktan anlamaz.
» Varsa eşin rahattır başın, yoksa eşin zordur işin.
» Varsa hünerin, her yerde vardır yerin.
» Varsa pulun, herkes kulun; yoksa pulun dardır yolun.
» Venedik'ten tiryâk (panzehir) gelinceye kadar, Mısırda adamı yılan helâk eder.
» Veren el, alandan üstündür.
» Veresiye şarap içen iki kere sarhoş olur.
» Verirsen doyur‚ vurursan duyur.
» Vurursan acıt, yedirirsen doyur.
» Vücut kocar, gönül kocamaz.

» Yabancı koyun kenarda yatar.
» Yağ yiyen köpek tüyünden belli olur.
» Yağmurlu gün tavuk su içmez.
» Yalancı kim? İşittiğini söyleyen.
» Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.
» Yalın varsa karnına, çulun varsa sırtına.
» Yanık yerin otu tez biter.
» Yanlış hesap Bağdat'tan döner.
» Yardımcının yardımcısı olur.
» Yarım hekim candan, yarım hoca dinden eder.
» Yaş kesen baş keser.
» Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer.
» Yazın eli yaş olanın, kışın ağzı yaş olur.
» Yazın gölge hoş kışın çuval boş.
» Yemeye hazır dayanmaz.
» Yenice elek duvarda gerek.
» Yenilen pehlivan, güreşe doymaz.
» Yiğidi öldür; hakkını yeme.
» Yol sormakla bulunur.
» Yol üstüne bostan ekme el için, kocalıkta (ihtiyarlıkta) avrat alma el için.
» Yol yürümeyle, borç ödemeyle biter.
» Yola giden yorulmaz.
» Yolu yordamıyla, ormanı baltayla (geçersin-bitirirsin).
» Yolundan giden yorulmaz.
» Yöğrük at yemini artırır.
» Yuvarlanan taş, yosun tutmaz.
» Yük altında ancak eşek (HAMAL)kalır.

» Zahmetsiz rahmet olmaz.
» Zaman sana uymazsa sen zamana uy.
» Zan, hatıranın yalanıdır.
» Zannetmediğin yerden tilki çıkar.
» Zalim kadıdan insaflı subaşı yeğdir.
» Zarar faydanın kardeşidir.
» Zararın neresinden dönersen (dönülürse) kârdır.
» Zâtı memduh olanın sıfata ihtiyacı yoktur.
» Zelzeleyi gören yangına razı olur.
» Zemheride sür de çalı ile sür.
» Zemheride yoğurt isteyen, cebinde bir inek taşır.
» Zemheriden sonra ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.
» Zengin adam, elindeki kendine yeten adamdır.
» Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt düz ovada yolunu şaşırır.
» Zengin dağlar aşar, olmayan yolda şaşar.
» Zengin kesesini, züğürt dizini döver.
» Zengin helvasını baldan pişirir, züğürt derman için pekmez bulamaz.
» Zengine bir kıvılcım, güzele bir sivilce yetermiş.
» Zengine dokun geç, züğürtten sakın geç.
» Zenginin basması ipekli görünür.
» Zenginin gönlü olasıya, fakirin canı çıkar.

Atasözü kelimesinin anlamı nedir?

Türk Dil Kurumu'nun Tanımı: Uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş ve halka mal olmuş, öğüt verici nitelikte söz, darbımesel.
 Wikipekdia'nın Tanmı: Geçmişten günümüze gelen, uzun deneyimlerden yararlanarak kısa ve özlü öğütler veren, toplum tarafından benimsenerek ortak olarak kullanılan kalıplaşmış sözlere Atasözü denir. Türkçe'de "sav" ve "darb-ı mesel" olarak da adlanılır.

Atasözleri bir toplumun duygu, düşünce inanç ve kültür yapısını yansıtır. Atasözlerinin kim tarafından ne zaman söylendiği bilinmez. Yani atasözleri anonimdir. Bu sözler topluma mâl olmuş, toplum tarafından benimsenmiş ve yüzyılların düşünce ve mantık isteminden geçerek günümüze ulaşmış kısa ve özlü sözlerdir. Atasözleri, bir düşünce açıklanırken ya da savunulurken tanık olarak da gösterilirler.

Atasözleri, halkın yalnızca ortak duygu ve düşüncelerini değil ortak dil zevkini de yansıtır.

BİRAZ DA GÜLELİM

SAYILAR YALAN SÖYLEMEZ
Öğretmen matematik dersinde:
-Çocuklar, dedi, sayılar asla yalan söylemez. Örneğin bir adam bir tarlayı, on iki günde sürerse, on iki adam bir günde sürebilir. Buna benzer bir örnek de siz bulun bakalım.
Öğrencilerden biri kıs kıs gülerek parmağını kaldırdı:

-Örneğin bir vapur Atlantik Okyanusunu altı günde geçiyorsa, altı vapur bir günde, yüz kırk vapur bir saatte geçer…

BİLMECE 1


En temiz böcek hangisidir?
Hamam Böceği
Yerin altında kırmızı minare
Havuç
Bir matematik kitabı diğer matematik kitabına ne demiş
 Çok problemim var
Özü tatlı, Sözü tatlı, Candan daha kıymetli.
Anne
Sürahi bardağa ne demiş?
Sen olmasan içimi kime boşaltırım demiş.
Kurbağalar niçin mayo giymez?
Zıplayınca düşüp ayıp olmasın diye
Hangi maymunlar ağaca çıkamaz?
Yükseklik korkusu olan



GENEL MÜZİK BİLGİSİ
Solfej notaları melodileriyle seslendirmektir.Bona ise notaları sadece ritmik değerleriyle okumadır.Nota Öğrenirken iki temel bilgi esastır.Bunlar ritim değeri ve nota değeridir.Birbiri ardına eşit aralıklı,düzenlerle sıralanan vuruşlara ritim denir. Basit Ritimler 
2/4 , 3/4 , 4/4 (C) şeklinde gösterilirler.. 
Bileşik Ritimler 
Basit Ritmlerin birbirine eklenmesiyle oluşurlar.Örnek olarak: 
5/8 , 6/8 , 7/8 , 8/8 , 9/8 

Müzik , “İnsanların kelimeler ile anlatamadığı duygu, düşünce ve hislerini melodik seslerle anlatma sanatıdır”. Müziğin diğer bir tanımı ise “insanların kendi yapılarına uygun, yaşadğı ortama göre sesleri kullanma sanatıdır” şeklindedir. 

SES : Bir cismin titreşiminden meydana gelen dalgaların hava yolu ile kulağımıza ulaşmasına denir. 

SESİN DUYULMASI ( İşitme ) : İnsanlarda işitmeyi ve duymayı sağlayan organı kulaktır. Dış kulağa iletilen ses, orta kulağa intikal eder. Orta kulaktan ise iç kulağa geçerek sinirler aracılığı ile beyine ulaşır. Böylece ses beyinde canlandırılmış diğer bir deyişle duyulmuş olur. 

SESİN HIZI : Sesin herhangi bir cisim veya maddeden çıktığı andan itibaren bulunduğu ortama göre belirli bir ulaşma hızı vardır. Bu konuda yapılan çalışmalara göre durgun ve ısı derecesi sıfır olan bir ortamda ses saniyede 340 metre hız yapar. 

SESİN TİTREŞİM ÖZELLİKLERİ : Seslerin incelik - kalınlık dereceleri ve zamana göre titreşim özellikleri vardır. Örneğin LA sesi bir saniyede 440 titreşim gerçekleştirir. Diğer sesler de buna göre düzenlenmiştir. 

MÜZİK SESLERİ : Müzik sesleri İnsan Sesleri ve Müzik Aletleri Sesleri olmak üzere ikiye ayrılır. 
İnsan Sesleri : İnsan sesleri , Kadın Sesleri ve Erkek sesleri olarak iki guruba ayrılır. 
Erkek Sesleri : Tenor (İnce), Bariton (Orta) , Bas (Kalın) olarak üçe ayrılır. 
Kadin Sesleri : Soprano (İnce) , Mezzo Soprano (Orta), Alto olarak üçe ayrılır. 

SES MERDİVENİ: İnsan kulağı ile duyulması imkanı olan seslerin en kalınından en incesine kadar sıralanış biçimine ses merdiveni denir. Ses Merdiveni üç bölüme ayrılır : Bunlar Kaba Bölge, Orta Bölge ve Tiz Bölgedir. 

ARALIK : İki nota arasındaki mesafeye yani ses farkına denir. 

SÜRE : Notaların vermiş olduğu zaman bütünlüğüne süre denir. Sesli Süre ve Sessiz Süre olmak üzere iki çeşit süre vardır. Sesli süreler notaların seslendiriliş zamanını, sessiz süreler ise notalar arası bekleme zamanını ifade eder. Sessiz süreler Müzikte ES işareti ile tanımlanır. 

TAM SES : İki bitişik notanın veya derecenin gösterdiği aralığa Tam Ses denir. Bu notaların gösterdiği küçük aralıklara da Yarım Ses denir 

KOMA : İki tam ses arasındaki dokuz küçük sesin her birine verilen isimdir. 

ÖLÇÜ : Bir müzik eserinin eşit süreli bölümlerine Ölçü denir. Ölçü çizgileri porteye dikey olarak konulur. Her ölçüde ölçü rakamı kadar nota süreleri vardır. 

EKSİK ÖLÇÜ ( ANAKRUS ) : Bazı eserlerde ilk ölçü çizgisinden önce gelen ölçülere verilen isimdir.

ANLATIM BİÇİMLERİ


Anlatım Biçimleri : Bir düşünceyi, bir duyguyu, bir tasarıyı, bir olayı sözle ya da yazıyla ifade etmeye anlatım denir.

Birbirinden farklı konuları, olayları, gözlem ve izlenimleri anlatırken kullanılan yöntemlere ise anlatım biçimi denir. 

Açıklayıcı Anlatım : Bu anlatım biçiminde temel amaç, okura herhangi bir konu üzerinde bilgi verme, iyice anlaşılmayan ya da yanlış anlaşılan bir sözü, bir düşünceyi açıklığa kavuşturmaktır. Bu anlatım biçiminde temel amaç bilgi vermek olduğu için belirtilen yargı tartışılmaz; konuyla ilgili karşıt görüşlere yer verilmez. Anlatım oldukça ciddi, kuru ve öğreticidir.

Açıklamanın yapılabilmesi, bir bilginin tam ve eksiksiz olarak verilmesi için tanımlamalardan, örneklemelerden, karşılaştırmalardan ve sayısal verilerden yararlanılır.

Fıkra, makale, deneme, gezi, eleştiri, röportaj gibi yazı türlerinde açıklayıcı anlatım biçimi yoğun olarak görülür.
Örnek :

Çağdaş eğitim, bireyi bilgi ile donatmaktan çok, ona kendi kendine bilgi edinme yollarını öğretmeyi amaçlar. Bireyde, sağlıklı düşünme, doğru anlama, toplum içinde türlü durumlara olumlu uyum sağlayabilme yeteneklerinin geliştirilmesini ister. Sağlıklı düşünme, öncelikle dilin işleyiş düzeninin kavranmasına bağlıdır. Bu sebeple kişinin eğitimi ile ana dili arasında doğrudan bir bağlantı vardır.

Tartışmacı Anlatım : Bu anlatım biçiminde birbirine karşıt düşünceleri, bir konuyla ilgili kanıları değiştirmek, çürütmek ya da onların yerine yenisini koymak amaçlanır. 

Tartışmacı anlatımda yazar, inandırıcılığı sağlayabilmek için ciddi ve ağırbaşlı bir anlatım yerine sohbete varan rahat bir anlatım kullanır. Yazarın sık sık sorular sorup bunlara yanıtlar vermesi, bu anlatımın ayırt edici bir başka özelliğidir.

Tartışmacı anlatım, bilimsel inceleme ve araştırmaya dayalı yapıtlar başta olmak üzere eleştiri, fıkra, deneme, makale, röportaj gibi yazı türlerinde de sık sık rastlanan bir anlatım biçimidir.
Örnek :

Gene bir eski özlemdir, gidiyor. Yeniye kötü kötü bakıyorlar, mana yokmuş, güzel değilmiş, düşünmekten, çalışmaktan kaçınan kimselerin ne yaptıklarını bilmeden ortaya attıkları şeylermiş. Geçmişin büyük eserlerini inceleyip de onlardan örnek almalıymışız. Oysa ki asıl, yeni zordur; yeninin manasını anlamak, güzelliğini duymak zordur. Bunun için alışkanlıklarımızı aşmak, dikkatimizi işletmek gerekir.

Betimleyici Anlatım : Varlıkların kendilerine özgü ayırıcı niteliklerini, bu niteliklerin duyu organlarımız üzerindeki etki ve izlenimlerini görünür kılmaya, onları sözcükler aracılığıyla resimlendirmeye betimleme denir. 

Bir anlatımın betimlemelere dayandırılması ve betimlemenin amaç olarak kullanılması ile oluşturulan anlatım biçimine betimleyici anlatım denir.

Betimlemede, görme, işitme, tatma, dokunma ve koklama duyularına yönelik bir anlatım vardır. Herhangi bir varlığın, nesnenin, olayın veya çevrenin, duyu organlarımız üzerinde bıraktığı izlenimler belirli bir plana göre okura aktarılır.

Betimleyici anlatım biçimi, amacına göre iki çeşittir:

Açıklayıcı Betimleme : Bu tür betimlemelerde amaç bilgi vermektir. Betimlenen varlık yada nesne tanıtıcı ve ayırıcı özellikleriyle nesnel bir tutumla okura aktarılır.

Sanatsal Betimleme : Bu betimlemede temel amaç, izlenim kazandırmaktır. Anlatımda, genel ayrıntılardan, ayırıcı ayrıntılara doğru gidilir. Kısaca gözlemlenen varlık ya da nesnenin anlatıcı üzerinde bıraktığı etki yansıtılır.

Örnek :

Burada müthiş karasinek vardı. Hele kebapçının bulunduğu yerde... Bir dükkanda ve etrafında bu kadar sinek olmasının bir hikmeti vardır, elbette...

Öyküleyici Anlatım : Tasarlanan, gözlemlenen ya da yaşanan bir olayı yer, zaman ve kişi kavramlarına bağlayarak anlatan anlatım biçimine öyküleme denir. O halde öykülemede dört temel kavram bulunur:

ü Öykülemede, konuyu geliştiren olgu ya da olgular vardır ki buna olay denir.

ü Öykülemede, olayın geçtiği çevre ya da yer kavramı bulunur.

ü Olayın akışı içinde aklımızda yarattığımız kavram, zaman öğesini oluşturur.

ü Olayın içinde yer alan veya bu olayı yaratan öğelere kişi adı verilir.

İki farklı öyküleme biçimi vardır:

Açıklayıcı Öyküleme : Birtakım bilgileri zamansal oluşuma (kronolojiye) göre anlatan ve sanatsal bir kaygının güdülmediği bir öyküleme biçimidir. Temel amaç herhangi bir şeyi tarihsel gelişimi içinde okura aktarmak, bu konuda onu bilgilendirmektir.

Sanatsal Öyküleme : Bu öykülemede bilgilendirme amacı yoktur. Temel amaç bir olay anlatıp okuru o olayın içine çekmek, onun içinde yaşatıp okuru duygulandırmaktır. Öykü, roman gibi yazınsal türlerin kullanıldığı öykülemeye sanatsal öyküleme denir.

Örnek :

Hamdi amcamı en son 1960-1961 yıllarında gördüm. Bir iş nedeniyle Ankara'ya gelmişti. Beni görmeden gitmeyi içine sindirememiş, telefon edip geleceğini söylemişti. Tıpkı çocukluğumda babamı beklediğim gibi, camdan cama koşup gelişini bekledim. Uzun yıllar sonra birbirimizi görüp konuşacaktık. Amca yeğen birbirimize sarıldık. Hem sevinçten hem de annemi babamı anımsayıp ağladık. Çocuklarımı kucağına aldı. Onları öpüp öpüp sevdi. Kardeşim Leman Hanım, bunları görseydi, dedi. O gün onu son görüşüm oldu. Öldüğünü duyduğum zaman ne yapacağımı şaşırdım...

Düşünceyi Geliştirme Yolları (Anlatımda Başvurulan Yollar) : Bir düşüncenin, bir konunun, bir açıklamanın tam olarak anlatılabilmesi için yararlanılan yönteme "düşünceyi geliştirme yolu" ya da "anlatımda başvurulan yol" adı verilir. Bir paragrafta düşünceyi geliştirme yollarından yalnız biri kullanılabileceği gibi, bunların birkaçı da kullanılabilir.

Düşünceyi Geliştirme Yolları :

Tanımlama : Bir varlığın, bir nesnenin ya da bir kavramın özel ve değişmez niteliklerini sıralayarak onu tanıtmaktır. Tanımlama, genellikle, paragrafın giriş bölümünde yer alır. Gelişme ve sonuç bölümlerinde tanımlamalara pek rastlanmaz. Tanımlama, daha çok açıklayıcı ve tartışmacı anlatım biçimlerinde kullanılan bir düşünceyi geliştirme yoludur.

Örnek :

Roman, insanların başından geçen ya da geçebilecek türdeki olayları yer ve zaman belirterek anlatan uzun yazı türüdür. Yazarın üstün bilgisi, sağlam gözlemi, duygusu romanın başarılı olmasını sağlayan en önemli etkendir.

Örnekleme : Genellikle soyut bir düşünceyi ya da kavramı somutlamak; onu görünür, bilinir kılmak için bir yapıtı, bir kişiyi, bir olayı paragrafa aktarmaya örnekleme denir. Örnekleme, düşünceyi somut kılacağı için onun hem daha kolay anlaşılmasını, hem de inandırıcılık kazanmasını sağlar. Örnek olarak verilen şey, anlatımı somutlayacak nitelikte genel ve bilinir bir şey olmalıdır. Örnekler, bir paragrafın daha çok gelişme bölümünde yer alır. Çünkü bu bölümde konu açılacak ve ona somutluk ve inandırıcılık kazandırılacaktır.

Örnek :

Kültür, bir toplumun yaşama biçiminde, davranışlarında belirginleşir, giyinişine, yiyip içmesine, çalışmasına, hatta jestlerine yansır. Bir Türk 'hayır' anlamında başını yukarı kaldırır. Amerikan kültüründe ise aynı amaç için baş iki yana hareket ettirilir. İki erkeğim kol kola girip gezmesine Anglosakson ülkelerinde rastlayamazsınız.

Karşılaştırma : Nesneler, kavramlar, olay ya da durumlar arasındaki benzerlik veya farklılıkların dile getirilmesidir. Dolayısıyla karşılaştırma, yalnızca iki kavram arasındaki karşıtlıkları gösterme değildir. Benzerlikleri gösterirken de karşılaştırmalardan yararlanılabilir. Böylece sözü edilen kavram daha görünür, daha somut bir özellik kazanmış olur.

Örnek :

Hayvanların koşullanmaya ve denem yanılma etkinliğine dayanan öğrenmeleri yanında, insan öğrenmesinin ayrı bir niteliği vardır. İnsanın her öğreniş aşaması bedence belirli bir olgunlaşmayı gerektirir. Söz gelimi; konuşmayı öğrenmek yalnız ses çıkarmak değildir. 

Benzetme : Bir durumu, bir kavramı açıklarken bilinen ve ondan daha etkin benzerinden yararlanmaya benzetme denir.

Örnek :

Boş bırakılmış topraklar, gübreli ve bereketli ise, yüz bin çeşit otla dolar. Yararlı olabilmeleri için onlara kazma vuruyor, işe yarar tohumlar ekiyoruz. Ruhlar da böyledir. Onları bir fikirle uğraştırıp dizginlerini tutmazsanız, uçsuz bucaksız bir hayal dünyasında başıboş, öteye beriye dolaşıp dururlar. Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu yitirir. 

Tanık Gösterme : Anlatma somutluk ve inandırıcılık kazandırmak amacıyla başkalarının düşünce ve sözlerinden yararlanmaya tanık gösterme denir. Ancak tanık gösterilen kişi, bilinen ve kabul gören bir özellikte olmalıdır. Yoksa sıradan bir insanın tanık gösterilmesi, düşünceyi inandırıcı kılmaktan uzak düşer.

Tanık olarak seçilen, kişi değil de bir söz ise bu, tırnak içine alınarak verilmelidir. Ayrıca hem kişi adı kullanılıp hem de onun konuyla ilgili sözleri verilecekse, bu sözler tırnak içine alınmalıdır.

Örnek :

Jan Paul Sartre şöyle der: "İnsan bazı şeyleri söylemeyi seçtiği için yazardır." Bu görüşe katılmamak mümkün mü? Söz sanatçısı dediğin, herkesin söylemek isteyip de söyleyemediği sözleri, kendine özgü biçimler arasından seçerek söyleyivermeli ve okuyucuya : "Benim söylemek istediğimden daha güzel" dedirtmeli.

İlişki Kurma: Paragrafta ortaya konan düşüncenin açıklanması için, herhangi bir durumun ya da olayın ortaya çıkışını, onun nedenini geçmişte olan bir başka duruma veya olaya dayandırarak açıklamaktır. Bu anlatım yolunda geçmişteki bir olay anımsatılarak asıl anlatılmak istenen daha net ve inandırıcı bir biçimde ortaya konmuş olur.

Örnek :

Ben, hasta ruhları ve sinirli insanları daima yüzlerinin tebessümlü olup olmamasıyla teşhis ederim. Sinirli adamların yüzleri gülmez. Tebessümden mahrum bir çehre gördüğüm zaman, derhal bunun bir sinir hastasına ait olduğunu anlarım. Tebessüm, ruhun sağlamlığı kadar, saadetin de müjdecisidir.

Sayısal Verilerden Yararlanma : Bir düşünceyi aktarabilmek için anlatılmak istenen nesnenin ya da kavramın nicelik özelliklerinden yararlanmadır. Bu düşünceyi geliştirme yolu, daha çok tekniğe ve istatistiğe dayalı bilgilerin anlatımında kullanılır.

Örnek :

Öğrencilerin çalışırken ara verip dinlenmeleri gerektiğini düşünenlerdenim. Mola verilmeden yapılan uzun soluklu bir çalışma, verimi düşürür. Ellişer kişiden oluşan iki ayrı gruba yüz soruluk bir test uygulanır. Grubun biri, testi hiç ara vermeden yanıtlarken, diğer gruba elli sorudan sonra 15 dakikalık dinlenme verilir. Dinlenme almayan grubun başarısı, alan grubun başarısından % 30 düşük çıkar.