19 Ocak 2012 Perşembe

Bilginin yarısını bir saatte unutuyoruz

Yarıyıl tatili konusunda uzmanların değerlendirmeleri..

Okulların yarıyıl tatiline girmesiyle birlikte ortaya çıkan en büyük sorunlardan birisi anne baba ile çocuk arasındaki ders tartışması. Bu sorun her evde yaşanırken, çocuğun sömestr tatilini televizyon ve bilgisayar başında geçirmesi en büyük tehlikelerden biri olarak gösteriliyor.

Uzmanlar, bunların yanı sıra düzenli bir çalışmanın da şart olduğunu ve özellikle çocukların genel tekrar yapma, kitap okumasının yararlı olacağına işaret etti.

Kılıçaslan Eğitim Kurumları Akansu Koleji Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmeni (PDR Uzmanı) Adem Şat, yapılan bilimsel araştırmalar da insanların öğrendiklerinin yüzde 54'ünü bir saat sonra, yüzde 66'sını bir günde, yüzde 75'ini de bir hafta içerisinde unuttuğuna işaret etti.

Şat, yarıyıl tatilinin bu araştırmada dikkate alınarak çocuk için yararlı olması, ikinci döneme dinç başlaması adına etkinlikler geçirilmesi gerektiğini açıkladı.

Adem Şat, öncelikle çocukları aldıkları karne üzerindeki yazılı olan rakamlarla değerlendirilmemesini isteyerek, "Veliler, 'nasıl olur da bu dersler zayıf olur, niye çalışmadın' gibi eleştiriler yapmamalıdır. Çünkü perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Testi kırıldıktan sonra dövünmenin bir yararı olmayacaktır. Çocuklarımızın almış olduğu bu karne aslında ailenin karnesidir. Bir güzellik, başarı varsa aileden kötü bir durum varsa bu da aileden kaynaklanmaktadır. Sadece çocuğu değil kendimizi de değerlendirmemiz gerekmektedir." dedi.

Şat, velilerin, 'Yeteri kadar çocuğu takip edebildik mi?'Öğretmenleriyle periyodik görüşmeler yapabildik mi?' 'Zayıf aldığı yazılılardan sonra nedenlerini araştırıp etkin çözümler üretebildik mi?' gibi sorular sorması gerektiğini belirtti.

Şat, bunların zamanında yapılması halinde karne üzerinden çocukları suçlamanın çok da mantıklı olmayacağını ifade etti. Şat, asıl yapılması gerekenin, geçmiş dönemi bir kenara bırakıp yapılan hataları tekrarlamadan ikinci döneme güzel bir başlangıç yapmak için çalışılması olduğunu vurguladı.

Adem Şat, tatilde neler yapılması gerektiği ile ilgili de ailelere şu tavsiyelerde bulundu: "Tatilde, 'nasıl olsa tatil' diye gece geç saatlere kadar çocukların televizyon seyretmelerine izin verilmemeli. Gece uykusu ile gündüz uykusunun insan organlarını çalıştırması açısında farklı olduğu gibi çocukların çoğu fiziksel gelişiminin de gece uyku esnasında olduğu araştırma sonuçlarında ortaya çıkan bir gerçektir. Çocuklar haziran ayında girecekleri sınavlara, tatilde gerekli enerji ve motivasyonu sağlayacak şekilde kendilerine zaman ayırmalıdırlar. Yine bu sınavlara hazırlanmanın yanında eksikleri tamamlama ve belli aralıklarla tekrar yapmayı da unutmamalıdır.

Sonuç olarak, çocukların tatilde gönüllerince eğlenmelerine ve oynamalarına izin verilmeli. Çocukların uyku ve beslenme düzenlerine dikkat edilmeli. Çocukların seviyelerine uygun olan öğretmenler tarafından belirlenmiş kitaplardan her gün en az bir saat okumaları teşvik edilmeli. Mümkünse aile fertlerinin hep bir arada olduğu kitap okuma saatleri yapılmalı. Çocukların sosyalleşmesi için bireysel oyunlar yerine akranlarıyla oyun oynamaları teşvik edilmelidir. Birlikte zaman geçirmek için her akşam 2 saat televizyon kapatılarak çocuklarla sohbet edilmeli."

Adem Şat, tatilini en iyi şekilde değerlendiren çocukların, okulda ve hayatta daha başarılı olacağının unutulmaması gerektiğini sözlerine ekledi.
Adı Soyadı :…………………………………………………

Sınıfı : ………. Okul No:……
                                                      KÜÇÜK KARA BALIK
     
      Denizin derinliklerinde yaşlı balık oniki bin çocuğu ve torununu başına toplamış onlara masal anlatıyordu:
      Bir zamanlar annesiyle ırmakta yaşayan küçük bir karabalık vardı. Bu ırmak dağdaki bir kayadan doğuyor ve vadinin tabanında akıyordu.
      Küçük balık ile annesinin evi siyah bir taşın arkasıydı; yosunlar da evin çatısını oluşturuyordu. Geceleri yosunların altında uyuyorlardı. Bir defacık olsun evlerinden ay ışığını görmek küçük balığın özlemiydi.
      Anne ile yavrusu sabahtan akşama dek birbirinin peşine düşer, bazen öbür balıklara karışır, hızlı hızlı küçücük bir mekanda dolaşır dururlardı. Annesinin bıraktığı on bin yumurtadan kala kala bir bu yavru balık kalmıştı.
      Küçük balık birkaç gündür düşünceliydi ve çok az konuşuyordu. Tembel tembel, isteksizce o yana bu yana gidiyor, çoğu zaman annesinin peşine takılıyordu. Annesi, yavrusunda bir keyifsizlik olduğunu, yakında iyileşeceğini sanıyordu ama Kara Balığın derdi öyle böyle dert değildi.
      Küçük Balık bir sabah erkenden, daha güneş doğmadan annesini uyandırdı: Bir sabah erkenden, daha gün doğmadan, küçük kara balık annesini uyandırdı:
“Anneciğim, seninle konuşmalıyım” dedi.
Annesi, uyku sersemliği içinde:
“Acelen ne sevgili yavrum?” diye sordu “Önce sabah gezintimizi yapalım, sonra konuşuruz.”
“Olmaz anne, artık ben bu gezintilere çıkmak istemiyorum. Buralardan gideceğim.”
“Sabahın bu erken saatinde nereye gideceksin yavrum?”
“Bu derenin bittiği yeri merak ediyorum” diye karşılık verdi. “Ah anne, bu soru beni aylardır düşündürüyor. Derenin nerede bittiğini öğrenmem gerek. Bugüne kadar bu soruya bir karşılık bulamadım. Geceleri gözüme uyku girmiyor. Sürekli bunu düşünüyorum. Kararımı verdim anne, gidip derenin nerede bittiğini öğreneceğim. Orada neler var, başka yerlerde neler var, görmek bilmek istiyorum.”

1N.  Karabalığın ne derdi vardı?

…………………………………………………………………………………………………………….

2N.   Küçük balık annesini ne zaman uyandırdı?

…………………………………………………………………………………………………………….

3N.   Karabalık ile annesi  nerede  uyuyordu?
…………………………………………………………………………………………………………….

4N.   Karabalık annesiyle neden gezintiye çıkmak istemiyor?

…………………………………………………………………………………………………………….

…………………………………………………………………………………………………………….

5N.  Karabalığın nasıl bir özlemi vardı?

…………………………………………………………………………………………………………….

1K.   Masalı anlatan kim?

……………………………………………………………………………………………………………
Kim  daha  çok  merak  ederse,  o  daha  çok  öğrenir.

ADIN DURUMLARI (İSMİN HALLERİ)

 3. SINIFLAR TÜRKÇE DERSİ
ADIN DURUMLARI ÇALIŞMA KAĞIDI
Yalın Durumu
-i (Belirtme)
Durumu
-e (Yönelme)
Durumu
-de (Bulunma)
Durumu
-den (Ayrılma)
durumu
El
Eli
Ele
Elde
Elden
Ay




Defter




Göz




Üzüm




Türkiye




Su




Nar




Köy




Pazar




Telefon




Sınıf




Ütü




Mendil




Elma




Atatürk




Çanta




Kitap




Ayakkabı




Dolap




Kazak




İYİ BESLENEN ÇOCUK BAŞARILI

Çocuğun beslenmesi, zekası ve başarısını doğrudan etkiliyor.
İşte beslenmedeki püf noktalar...


Uzmanlar, çocuğun beslenmesinin zekasını ve dolayısıyla başarısını etkilediğini belirtiyorlar. Ülkemizde sıkça görülen bebeklerde demir eksikliğine bağlı zeka gerilikleri hep yanlış beslenmenin ürünü. Çocukların ilk 6 aylık hatta 1 yıllık dönemde anne sütünü aldıktan sonra, protein, karbonhidrat açısından dengeli beslenmeleri gerekiyor.

Özellikle her gün belirli bir miktarda kırmızı et, tavuk veya balık yemeleri hem kansızlığın ortadan kalkması hem de beyin fonksiyonlarının gelişmesi açısından oldukça önemli. Etin yerini haftanın belirli günlerinde yenen yumurta da tutuyor ama burada faydalı olan bölümün yumurtanın sarısı olduğunun unutulmaması gerekiyor.

Halk arasındaki inanışların da çocuklarda beslenme bozukluklarına bağlı sorunlara yol açtığı da biliniyor. Örneğin "kan yapar" diye pekmez yedirilen çocuklar, etten mahrum bırakılınca ortaya sorunlar çıkıyor. Oysa vücutta tek kan yapan madde et, bunun unutulmaması gerekiyor.

"Kansızlığa neden olur" diye ilk 1 yılda içirilmeyen süt de çocuğun kemik yapısının gelişiminde olumsuz rol oynuyor. Oysa dengeli beslenen bir çocukta sütün kansızlığa yol açmadığı bilimsel açıdan da kanıtlanmış bir gerçek.

İlkokul çocuklarının başarısında önemli bir etken de sabah yapılan kahvaltı. Kahvaltı yapmadan okula giden çocukların, kahvaltı edenlere oranla derslere daha zor konsatre oldukları biliniyor.
(alıntı)
ÇOCUKLAR NİÇİN YARAMAZLIK YAPARLAR?
Çocuklar iki nedenden dolayı yaramazlık yaparlar; daha iyiyi bilmezler ya da yapmak zorunda oldukları şeyi yapmamayı seçerler. Doğru davranış için ana - baba ilk önce sorunun ne olduğunu tespit etmelidir. Yetersizlik mi yoksa itaatsizlik mi? Eğer çocuğunuz ne yapacağını bilmiyorsa, o zaman bunu düzeltmenin en iyi yolu, uygun davranışın ona öğretilmesidir.
Çocuğun ne yapacağından emin olması için " çok tekrar ettirerek düzeltme " olarak isimlendirilen pratik bir tekniği kullanabiliriz. Örneğin, çocuğunuz içeri koşarak girer ve kapıyı çarparsa ve siz bunun düşünceli bir davranış olmadığına karar verirseniz, içeri girdiği zaman kapıyı sessizce kapama fırsatını verebilirsiniz. "Şimdi kapıyı sessizce kapama gereksinimi var. Bunu on defa yap." Öte yandan, çocuğunuz uygulamadan sonra da kapıyı çarparsa , o zaman disiplin uygulamanın zamanıdır. Evinizde kapının sessizce kapatılmasının kural olduğunu söyleyin. "Bu kuralı yıktığın sürece ara-verme ( time out) sandalyesinde beş dakika harcamalısın. Sonra bana kapının nasıl kapatılacağını söyleyebilirsin." diyebilirsiniz. Bu noktada uygulama adedini iki katına çıkarın (20 defa). Eğer bütün bu teknikleri düzenli olarak uygularsanız, çocuğunuzun sorumlu davranışı öğrenmesi için ona yardım edersiniz.

YARAMAZLIĞIN HEDEFLERİ
Çocukları, okul ödevlerini bitirmedikleri zaman, tembel, inatçı, itaatsiz veya asi olarak tanımlarız. Bu çocuklarla çalışan yetişkinler, çok fazla engellenmiş olurlar ve sıklıkla çocuğun tam olarak istemediği, özen göstermediği duygusuyla bırakılırlar. Bu davranışın değiştirilmesine yardım etmenin bir yolu, ilk olarak bu durumun altında yatan nedenleri çözümlemedir. Rudolph Dreikurs' a göre yaramazlığın dört amacı vardır.
· Dikkat çekmek,
· Güç ya da yetki,
· Öç alma,
· Yetersizlik.
Çalışmaya başlayan fakat dikkati kolaylıkla dağılan öğrenci dikkat çekmeye gereksinim duyar. Bu öğrenci için, öğretmenin sıklıkla olumlu, hedef davranışa yönelik ilgisini yöneltmesi önemlidir. Bu çocuğa yardımın diğer yolları, yazılı yönergeleri işaretleyerek vermek çalışmanın engellendiği zamanları odak alındığı bir zaman gösterici kullanmak, hedef davranışla ilgili olarak ona model olacak bir arkadaşıyla eşleştirmek ve her bir bölüm tanımlandığında ödüllendirmeyi içerir.
Çalışmaya başlamayı reddeden ya da şurada burada oynayan öğrenci, öğretmeniyle güç ya da yetki mücadelesi girişiminde bulunur. Bu öğrenci tipi ödevi yapma yeteneğine sahiptir, fakat bunu yalnızca kendi anlayışına göre yapacaktır. Bu öğrenciyle sözleşme yapmak, özel ödüller, ödüllerin seçimi ve kişiselleştirilmesi konuları gibi stratejilerin kullanılması öğretmeni yetki mücadelesinden uzaklaştıracaktır.
Şikâyet eden, tartışan, öğretmenin haksız olduğunu söyleyen ve genellikle diğerlerinin çalışmasını bölen, engelleyen öğrenci öç almaya çabalar. Bu öğrenci hayatı adaletsiz olarak görür ve ortamda eşitliği sağlamayı amaçlar. Bu öğrenciye yardım etmek için, öncelikle onun duygularını daha olumlu ifade edebilmesini sağlayın. Bunun için, şikâyet zamanlarını listelemek, odasına bir öneri kutusu koymak, sınıf konseyi organize etmek, önerileri uygulamak ve öğrenci seçimlerinde, isimleri şapkadan seçmek gibi kişisel olmayan yöntemler uygulanır.
Ödevlerine sıklıkla bozan, bitirmeyen ya da teslim etmeyen öğrenci yetersizlik yaşar. Bu öğrenciye yardım etmek için, öğretmen çocuğun kendisine olan güvenini kazanmasına çalışmalıdır. Bu öğrenci tipi, sıklıkla gerçek olamayan hedefler tespit eder ve nerede başarılı olacaksa ona ilişkin hedeflerin saptanmasında yönergelere gereksinim duyar. Sevdiği bir konuda daha kısa ödevler vermek, doğru olmayan cevaplardan çok doğru cevapların altını çizmek, bir ödevin tamamlanmasında alternatif yollar sunmak ve başarılarını grafikle göstermek bunların hepsi güveni sağlar.
Çocukların katılımını sağlamak için sınıfta ödüllendirici bir ortam yaratmalıdır. Bunu yaparken olumlu davranışları pekiştirmeli, gelişmeleri ödüllendirmeli ve fazla ilgi duyulan etkinliklerden az ilgi duyulan etkinliklere doğru bir liste hazırlamalısınız. Bütün bunları yaptığınızda sınıfta yaramaz olmayan çocuklarınız olur.
Kathi Armstrong

GELECEĞİN SUÇLUSUNU YETİŞTİRMENİN 
EN BASİT KURALI
1. Daha küçükken çocuğa istediği her şeyi vermeye başla! Bu şekilde herkesin onun geçimini sağlamak zorunda olduğuna inanacaktır.
2. Kötü sözler söylediği zaman, gül. Böylece o kendisinin akıllı olduğuna inanacaktır.
3. Ona düşünmeyi ve beynini kullanmayı hiç öğretme 21 yaşına gelince kendisi karar versin, diye bekle.
4.Yerde bıraktığı her şeyi kaldır, kitaplarını, ayakkabılarını, elbiselerini, onun için her şeyi sen yap ki o bütün sorumluluklarını başkalarına yüklemeye alışsın.
5.Onun önünde sık, sık kavga et ki bu sayede aile bir gün parçalanırsa o da o kadar şaşırmasın.
6.Ona istediği kadar harçlık verin ki hiçbir zaman kendi parasını kazanmanın ne olduğunu öğrenmesin.
7.Yiyecek, içecek ve konforla ilgili bütün arzularını yerine getir ki istediklerini her zaman arzu etmeye alışsın.
 8.Komşulara, öğretmenlere, polislere karşı, daima onun tarafını tut ki onların hepsine karşı peşin hükümleri olsun.
      Bütün bunları ve buna benzer davranışları yaparak yetiştirdiğin kişinin, günün birinde başına gerçek bir bela gelirse, kendinden özür dile ama onu felaket dolu bir hayale hazırladığın için kendine teşekkür etmeyi de ihmal etme.
       Bu ilginç, aynı zamanda gerçek yazıyı Amerika Birleşik Devletleri Houston Kenti Polis Müdürlüğü Hazırlamış ve kentteki bütün evlere ve okullara dağıtmıştır.
(alıntı)
















ÇOCUKLARIMIZA BIRAKABİLECEĞİMİZ DEĞERLER

Toplantıya gideceğim. Baktım geç kalma ihtimalim var, bindim bir taksiye, muhabbetçi bir arkadaş. O anlatıyor ben dinliyorum.Tam işyerinin önüne geldik. Ankara'da Bakanlıklar. Diyelim ki. taksi parası 9.75 TL tuttu, ben 10 TL uzattım. Hani hepimizin yaşadığı sahne vardır ya, taksici üstünü arıyormuş gibi yapar, siz de para üstünü alabılmek için bir ayak dışarda, inmemek için debelenirsiniz.Tam o sahne olacak. Şoför, para üstü varmı diye aranmaya başladı. 

        "Üstü kalsın kardeşim"dedim.

        Döndü bana doğru

        "Vaktin varmı ağabey ?" dedi.

        "Evet" dedim (tek ayağım hala dışarda)

         Dörtlülere bastı, trafik dört şerit akıyor, indi araçtan. Önde bir büfe var. Gitti oraya, bir şeyler konuşup geldi. Bana 25 Krş uzattı. Belli ki para bozdurmuş.

         "Birader" dedim,"9.75 değil, 10.50 yazssa istermiydin 50 krş.benden?"

         -Ne alacağım ağabey 50 krş.u

         -Peki niye gittin 25 krş. için o kadar uğraştın. üstü kalsın demiştim.

          Döndü bana, attı kolunu arkaya :

         -Vaktin varmı ağabey

         -Var

         -Çek kapıyı o zaman

         Muhabbetçi bir taksici ile karşı karşıyayız.

         5 dk.konuştuk. İngiltere'de profösüründen, bilmem kiminden eğitimler aldım. O taksicinin 5 dk.da öğrettiklerini, ingiliz hocalar haftalarca verdikleri derslerde öğretemediler.

        Ağabey biz Keçiören'de 5 kardeşiz. Babam rençberdi benim, günlük yevmiyeye giderdi; artık inşaat falan bulursa çalışır gelir, o gün iş bulamamışsa, biz eve gelişinden, yüzünden anlardık. Durumumuz hiç iyi olmadı. Akşam yer sofrasında yemek yerdik.Yemek bitince babam bize"Durun kalkmayın" derdi. Önce dua ederdik sonra babam bize sofrada konuşma yapardı.

          "Aha" dedim,"Bizim meslek", seminerci.

          - Ne anlatırdı baban

           

          - Hayattta nasıl başarılı olunur ?  


 
            O gün inşaata çağırmazlarsa eve para getiremiyor, sonra çocuklara hayatta başarı teknikleri anlatıyor.

            -Babam işe gidince büyük ağabeyimiz onu taklit ederdi, delik bir çorapla pantalonun ceplerini çıkarır, dört kardeşi karşısına alıp "Dürüst olun, evinize haram lokma sokmayın" diye anlatırken , biz de gülerdik. Annem kızardı,"Babanızla alay etmeyin. O, hem dürüst hem de çalışkandır" derdi. Yan evde iki kardeş var, onların babası zengin. Babaları  birahane işletiyor, ama adamda her numara vardı, kumar falan oynatırdı. Bizim yeni hiç bir şeyimiz olmadı, hep o ikisinin eskilerini kullandık. O amca mahalleden geçerken biz 5 kardeş ayağa kalkardık, çünkü bize bahşiş verirdi. Babam eve gelince ayağa kalkmazdık. Çünkü hediye, para falan hak getire. Ağabey biz babamı kaybettik. Altı ay içinde yandaki baba da öldü. yandaki baba iki çocuğa 5 katlı bir apartıman, işleyen birahane, dövizler ve araziler bıraktı. Bizim baba ne bıraktıbiliyormusunuz ?

            -Ne bıraktı ?

            -Bakkal veresiyesi ve konuşmalarını bıraktı : "Evladım işinizi dürüst yapın, hakkınız olmayan parayı almayın..."falan filan. Ağabey aradan 15 yıl geçti, diğer 2 kardeş cezaevindeler, ne ev kaldı ne birahane. Ailesi dağıldı.

             Biz 5 kardeş, beşimizin Keçiören de taksi durağında birer taksisi var hepimizin birer ailesi, çoluk çocuğu, hepimizin birer dairesi var. Geçenlerde büyük ağabeyimiz bizi topladı ve dedi ki :

             "Asıl mirası  bizim baba bırakmış."

              Hepimiz ağladık. 5 kardeş taksiciliğe başladığımızdan beri, taksimetrenin yazmadığı 10 krş.u evimize sokmadık. Her şeyimiz var Allah'a şükür.

               Çok duygulandım, veda ettim, tam ineceğim :

               -Dur ağabey, asıl bomba şimdi.

               -Nedir bomban ?

               -Nerede oturuyoruz biliyormusun ? O iki kardeşin oturduğu 5 katlı apartmanı biz aldık. 5 kardeş orada oturuyoruz.


 
               Evladınıza ne araba bırakırsınız, ne ev, ne de başka bir miras. Evlada sadece değer kavramları bırakırsınız. Bakın iki baba da evlatlarına değer kavramları bırakmışlar.